Ceza yargılaması hangi durumda disiplin soruşturmasına olumlu bir etkide bulunur?



657'nin ilgili hükmü gereğince ceza yargılamasının hiçbir durumda idari soruşturma sürecine etkisi olamayacağı yönünde bir yargı vardır ki, bu pek doğru değildir.

657 sayılı Kanunun "Cezai kovuşturma ile disiplin kovuşturmasının bir arada yürütülmesi" başlıklı 131 inci maddesinde; "Aynı olaydan dolayı memur hakkında ceza mahkemesinde kovuşturmaya başlanmış olması, disiplin kovuşturmasını geciktiremez.

Memurun ceza kanununa göre mahküm olması veya olmaması halleri, ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olamaz." hükmü yer almaktadır. Hükme göre, ceza kovuşturması ile disiplin kovuşturmasının birbirinden bağımsız yürütüleceği, hatta cezası yargılaması sonucu verilen kararın disiplin cezası uygulanmasına etkisinin olmayacağı vurgulanmıştır.

657 sayılı Kanunun söz konusu hükmünde ceza yargılaması sonucu verilen kararın disiplin cezası uygulanmasına engel olmayacağı ifade edilmişse de, suçun unsurlarının oluşmaması ya da suçun o kişi tarafından işlenmediğinin saptanması nedeniyle beraat kararı verilmesi halinde verilen beraat kararı disiplin soruşturması açısından da bağlayıcı olacaktır.

Ancak delil yetersizliği nedeniyle verilen beraat kararının tam aklanma niteliğinde olmaması nedeniyle, disiplin soruşturması veya cezası için bağlayıcılığından bahsetmek mümkün olmayacaktır. Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 21.04.2011 tarih ve E.2010/1391, K.2011/273 sayılı kararında da ceza yargılamasında delil yetersizliği nedeniyle beraat etmiş olan davacının disiplin cezası ile cezalandırılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatine varılmıştır.

Cezai kovuşturma yapan mahkemece verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması(hagb) veya cezanın ertelenmesi kararlarında her ne kadar ilgili hakkında verilmiş hükmün açıklanmamış olması veya verilen cezanın ertelenmesi söz konusu ise de, bu kararlar disiplin soruşturması veya cezası için bağlayıcı nitelikte değildir. Yani hagb ya da cezanın ertelenmesi kararı, ilgiliye disiplin cezası verilmesine engel teşkil etmeyecektir.

Danıştay Onyedinci Dairesinin 24.03.2016 tarih ve E.2015/896, K.2016/1858 sayılı kararında aynen "...davacının anılan suçlardan dolayı yargılanması sonucunda, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinin E:2008/119, K:2014/371 sayılı kararı ile ayrı ayrı üç kez işlediği eylemlerden dolayı "resmi belgede sahtecilik" suçundan üç kez 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl süre ile denetimli serbestlik süresine tabi tutulmasına; ayrı ayrı iki kez işlediği eylemlerden dolayı "nitelikli dolandırıcılık" suçundan, 1 yıl 3 ay hapis ve 700 TL adli para cezası ile 11 ay 3 gün hapis ve 160 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl süre ile denetimli serbestlik süresine tabi tutulmasına karar verilmiş ve bu karara yapılan itirazın reddi ile karar kesinleşmiştir.

Bu durumda, yukarıda yer verilen Ceza Mahkemesi kararı ile davacı hakkında mahkümiyete hükmedilip hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi karşısında; İdare Mahkemesince, Türk Ceza Kanunu kapsamında suç teşkil ettiği gerekçedeki anlatımla kabul edilen eylemin sübuta erdiği şeklinde ifade kullanılmasında, masumiyet karinesi uyarınca hukuki isabet görülmemiş ise de; davacının zabıt katibi olarak görev yaptığı sırada, memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunması sebebiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/E-g maddesi uyarınca memurluktan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ve bu karar uyarınca memurlukla ilişiğinin kesilmesine ilişkin dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığından, bu husus, anılan kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir." denilerek, ceza yargılaması sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen memura, disiplin soruşturması neticesinde devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasında hukuka aykırılık bulunmamıştır." denilmiştir.

Konular