Haziran'da Müdürler Göçü mü Yaşanacak?



13 Haziranda Türkiye’de Milli Eğitim'de çok büyük bir değişim yaşanacak. Tabi ki hepimiz neler olacağını merakla bekliyoruz. Anladığımız kadarıyla şu an Türkiye’deki okul müdür ve müdür yardımcılarından 40.000 kadarı görevlerini yapmıyor ve bir süreden beri bunların görev yaptığı okullar istenilen ölçülerde başarılı öğrenci yetiştiremiyor, eğitim veremiyor. Bu okulların bağlı olduğu Milli Eğitim Müdürlükleri, Kaymakamlıklar, Valilikler ve bunları her sene denetleyen müfettiş gurupları bu başarısızlığı tespit edip bu müdürleri, müdür yardımcılarını görevden alamıyorlar.

Ama yeni çıkan torba kanunla önce hepsi sınavla göreve gelmiş bütün müdür ve müdür yardımcıları görevden alınacak.

Görevde 4 yılını tamamlamayanlar başarılı ise başarılarını, başarısız ise başarısızlıklarını devam ettirmeleri için 4 yılını tamamlayıncaya kadar görevlendirme ile yöneticiliğe devam edecek.

4 yılını tamamlayanlar ise, şu an bilmediğimiz ama büyük bir merakla beklediğimiz bir değerlendirme ile başarılı başarısız diye ayrılacak, başarılılar göreve devam ederek okulda başarılı çalışmalarını sürdürürken, başarısız olanlar başarısızlıklarını sınıfta devam ettirecekler.

Buraya kadar olanı biz bu vatanın köylüsü, kentlisi, yöneticisi, öğretmeni, öğrencisi ve öğrenci velileri anladık. Ama hem bizim, hem de şu an okulları yöneten müdürlerimizin, müdür yardımcılarımızın anlayamadığı bir şey var;

Başarılı ve başarısız yöneticiler nasıl tespit edilecek; Mesela yaşa bakılabilir eğer genç yöneticilere görev verirsek bunlar okulu yönettikleri zamanın dışında kalan zamanlarda bahçeyi çapalar, temizler, okula gelen odunları kömürleri taşır böylece daha başarılı olurlar. Yoksa uzun boylu olanlar mı seçilmeli, kütüphanelerde üst kattaki raflardan kitapları alıp öğrenciler daha kolay verebilsinler diye. Veya kısa boylular mı seçilmeli göz teması vasıtasıyla öğrencilerle daha kolay iletişim kurabilirler…

Bu böyle uzayıp gider. Bekleyip göreceğiz. Ama olanlar bize Mevlana’nın meşhur bir hikâyesini hatırlatıyor.

Arap diyarında bir çiftçi yaşarmış. Bunun inatçı, haset, içten pazarlıklı, cılız bir alaca eşeği ve uyumlu, çalışkan, gürbüz bir sarı öküzü varmış.

Her bahar ayında çiftçi ahırdan sarı öküzü alır çifte koşarmış. Sarı öküz sessiz sakin bir şekilde çiftçi ile beraber tarlayı sürer, gübreyi taşır kısaca tüm işi yaparmış. Fakat ahırda kalan eşek buna çok kızar kıskançlıktan çatlarmış. Çiftçi ile sarı öküzü yan yana neşe içinde çalışır gördükçe içi içini yermiş.

Sonunda dayanamamış başlamış sarı öküzün kafasını karıştırmaya’’ Bak demiş köylü seni kullanıyor tarlasını sürdürüyor. Gel yapma bu işi ayağını burkmuş gibi yap, olduğun yere yat, bırak işini kendisi yapsın’ ’Bir söylemiş, üç söylemiş, beş söylemiş sonunda sarı öküzün aklını çelmiş.

Ertesi gün çiftçi onu tarlaya getirdiğinde olduğu yere boylu boyunca uzanmış, ayağını da burkmuş gibi yukarı doğru kaldırıp kalmış. Çiftçi ne yapsın sarı öküzün ayağını sarmış götürüp ahıra yatırmış.

Ama iş çok tarla bekler, saban bekler, ekin ekilecek, gübre çekilecek gözüne hemen alaca eşeği kestirmiş. Yıllardır bu günü bekleyen eşeğin yularından tutup ahırdan çıkarmış.

Eşekte bir kasılma bir kurum. Artık çiftçi ile o beraber olacakmış. Sonunda yıllardır istediğine kavuşmuş ve en önde çiftçiye beraber o yürüyecekmiş. Geçen komşular hep onu görecekmiş…

Sabanın başına varmışlar ve çiftçi eşeği bağlamış sabana. Başlamış eşek sabanı çekmeye bir yüklenmiş, iki yüklenmiş, üç yüklenmiş olmuyor, saban yerinden bile kımıldamıyor. Saban yürümeyince çiftçi kızmış, başlamış kırbacı eşeğin sırtında şaklatmaya. Kırbacı yedikçe eşekten feryatlar yükselmeye başlamış ’’Ah ah ne yaptım ben. Kendi başımı kendim yaktım, ne güzel ahırda oturuyor, keyfime bakıyorum şimdi sabanda arabada bana kaldı. Çek bakalım çekebilirsen.’’

Son bir umutla ahıra bakmış, belki sarı öküz kalkar gelir diye ama ahırda yatmayı öğrenen sarı öküzün tekrar sabana dönmeye hiç niyeti olmayan yüzünü ve mutluluktan gülümseyen gözlerini görmüş… Bul şimdi bulabilirsen sarı öküzü…

Konular