Stajyer öğretmenler için sınav getirilmesi meşru değildir
Stajyer öğretmenler için sınav getirilmesi meşru değildir
Eğitim Sisteminde anlamlı ve olumlu bir yapısal dönüşüm beklentisini dillendirmeye çalışırken, Hükümet tarafından 6 Şubat Perşembe günü TBMM`ye sunulan "Milli Eğitim Temel Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" her tarafı zaten dökülen Milli Eğitim Sistemini iyice içinden çıkılmaz bir hale sürüklemektedir.
Eğitimin sorun alanlarına ilişkin meşru bir gerekçeye dayanmayan düzenlemeler sistemi işleyemez bir hale sokacak niteliktedir. Eğitim camiasının eleştiri, talep ve beklentileri ile uyuşmayan Kanun Tasarısındaki düzenlemeleri bu açıdan kamuoyuyla paylaşmakta yarar vardır.
Tarihsel olarak problemli olan bürokrasimizin kayırmacılıktan kurtulup şeffaf, öngörülebilir, eşitlik ve genellik ilkesine uygun bir yapıya büründürülmesinin mücadelesi verilirken işin tekrar başa döndürülmesi ve sistemin kayırmacılığa daha fazla açılması anlamına gelecek bu düzenlemenin içeriğinde, Taşra Teşkilatının neredeyse tüm yöneticilerinin doğrudan etkilendiği, Stajyer Öğretmenlerin keyfiliğe mahkûm edildiği, yüz binlerce insanın atama beklediği bir süreçte dershane öğretmenlerinin sisteme sınavsız girişlerinin sağlanması gibi adaletten ve hakkaniyetten uzak düzenlemeler bulunmaktadır. Eğitim sisteminin pek çok bileşeninin karşı durmasına karşın yapılacak bu düzenlemeler belirtildiği gibi yeni sorun alanları, mağduriyetler, hak kayıpları ve kayırmacılığın kol gezdiği bir yandaşlık sistemine doğru evirileceği bugünden görülmektedir. Dolayısıyla bile bile yanlış yapmanın, sistemi kaotik bir maceraya sürüklemenin anlamı olmadığı gibi bundan toplum başta olmak üzere eğitim sistemi ve tüm bileşenleri zarar görecektir. Taslakta yer alan;
Stajyer öğretmenler için sınav getirilmesi meşru değildir.
Taslağın 5. maddesinde aday öğretmenlerin en az bir yıl fiilen çalışması, adaylık döneminde herhangi bir disiplin cezası almamış olması ve performans değerlendirmesine göre başarılı olmak şartlarını sağlamak kaydıyla, yapılacak yazılı ve/veya sözlü sınava girmeye hak kazanacağının belirtilmektedir. Sınavda başarılı olanların öğretmen olarak atanacağı öngörülmüştür. Sınavda başarılı olamayanların bir başka il veya ilçede görevlendirileceği, bu kişilere bir yıl içinde tekrar sınava girme hakkı tanınacağı ve sınava girmeye hak kazanamayanlar ile üst üste iki defa sınavda başarılı olamayanlar aday öğretmenlerin unvanlarını kaybederek memuriyetle ilişiklerin kesileceği ifade edilmektedir.
Mevcut işleyişin ne tür sıkıntılar doğurduğuna ilişkin bir değerlendirmenin yapılmadığı dikkate alındığında düzenlemenin keyfi olduğu görülmektedir. Sınavı merkez alan bir yapılanmanın zaten mevcut olduğu dikkate alındığında söz konusu uygulamanın anlamlı, derin bir bakış açısına yaslanmadığı da görülmektedir.
Eğitim yöneticilerinin valiler tarafından atanması kayırmacılığa davetiyedir
Bilindiği üzere daha önce 652 sayılı KHK ile yapılan değişiklikle, okul ve kurum müdürleri, yazılı ve/veya sözlü olarak yapılarak okul veya kurum müdürlüğü sınavında başarılı olmak kaydıyla, hizmet süreleri, "performans" ve "yeterlikleri" dikkate alınarak il milli eğitim müdürünün teklifi üzerine "vali tarafından" atanması öngörülmüştür.
Yeni taslakta Okul ve Kurum Müdürü, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcısı olarak görev yapan eğitim yöneticilerinin görev süresi dört yıl ve daha fazla olanların görevi, 2013-2014 eğitim öğretim yılının bitimi itibariyle başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erdirilmektedir. Benzer 81 ilin milli eğitim müdürlerinin görevleri ‘kanun yürürlüğe girdiği tarihte` sona erecektir denilmektedir. Okul müdürü ve müdür yardımcısı atama yetkisinin doğrudan valiliklere bağlanması özü itibariyle MEB teşkilatında kapsamlı bir kayırmacılığın başlaması anlamına gelmektedir. Türkiye'nin en büyük teşkilatının bu kadar müdahaleye açılması başlı başına sıkıntılıdır. Valiler kendi sorumluluk alanlarında acaba hangi kurumun yöneticilerini atamaktadırlar ki bunu MEB'de yapacaklardır ve hangi kriterlere göre yapacaklardır.
Dershanelerde çalışan öğretmenlerin sözlü sınav ile öğretmenliğe alınması yeni sıkıntılar doğuracaktır.
Dershanelerin kapatılmasına dönük girişilen ısrarlı çabanın pedagojik bir temelinin olmadığı bilinmektedir. Siyasal bir takım mülahazalarla devasa boyuta ulaşmış Dershane sektörünü fiili olarak kapatmanın imkanının olmadığı dikkate alındığında yeni dönüşüm hamlesinin pek çok sorunla beraber sistemi iyice kilitleyeceği görülmektedir. Diğer taraftan bu sektörde belirli süredir çalışan öğretmenlerin kamuya sözlü sınav üzerinden alınması başlı başına kamuoyu vicdanını yaralayacak niteliktedir. Yüz binlerce öğretmenin kadroya geçmek için sınav bariyeri önünde bekletildiği bir yapı içerisinde yapılacak düzenleme ile sözlü sınav üzerinden dershane öğretmenlerini kamuya almak hem eşitlik ilkesine hem de ahlak ve hakkaniyete uygun değildir.
Talim Terbiye Kurulu'nun dönüştürülmesi, Dershanelerin okullara dönüştürülmesi, Denetim birimlerinin tek merkezde toplanması, Özür grubu atamalarının yılda iki kez yapılacak olması, Yükseköğretim ve Yurtdışı Eğitim Genel Müdürlüğü ile Ölçme Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü‘nün kurulacak olması gibi pek çok düzenlemenin yer aldığı bu torba yasası kötülerin arasına yerleştirilmiş bir kaç iyi düzenleme ile meşrulaştırılmaya çalışılmıştır.
Milli Eğitim Sistemimizin yapısal sorun alanları olan Zorunlu Eğitim, Tevhid-i Tedrisat Yasası, Anadilde Eğitim, Zorunlu Din Eğitimi gibi konuların hiç konuşulmadığı MEB'de sistemin zaten aksayan akışını bozacak yeni düzenlemelere girişmenin kabul edilmesi mümkün değildir. "Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" eğitim sisteminin, çalışanlarının ve toplumun ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak hak ve adalet ölçülerini çiğneyen bir yapıdadır. Eğitimdeki mevki ve makamları siyasi iktidarların müdahale alanlarına çevirerek sistemin iç işleyişini ve barışını bozacak bu düzenlemelerden vazgeçilmesi akıl ve sağduyunun icabıdır.
Abdulbaki DEGER
Özgür Eğitim-Sen Genel Sekreteri
Eğitim Sisteminde anlamlı ve olumlu bir yapısal dönüşüm beklentisini dillendirmeye çalışırken, Hükümet tarafından 6 Şubat Perşembe günü TBMM`ye sunulan "Milli Eğitim Temel Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" her tarafı zaten dökülen Milli Eğitim Sistemini iyice içinden çıkılmaz bir hale sürüklemektedir.
Eğitimin sorun alanlarına ilişkin meşru bir gerekçeye dayanmayan düzenlemeler sistemi işleyemez bir hale sokacak niteliktedir. Eğitim camiasının eleştiri, talep ve beklentileri ile uyuşmayan Kanun Tasarısındaki düzenlemeleri bu açıdan kamuoyuyla paylaşmakta yarar vardır.
Tarihsel olarak problemli olan bürokrasimizin kayırmacılıktan kurtulup şeffaf, öngörülebilir, eşitlik ve genellik ilkesine uygun bir yapıya büründürülmesinin mücadelesi verilirken işin tekrar başa döndürülmesi ve sistemin kayırmacılığa daha fazla açılması anlamına gelecek bu düzenlemenin içeriğinde, Taşra Teşkilatının neredeyse tüm yöneticilerinin doğrudan etkilendiği, Stajyer Öğretmenlerin keyfiliğe mahkûm edildiği, yüz binlerce insanın atama beklediği bir süreçte dershane öğretmenlerinin sisteme sınavsız girişlerinin sağlanması gibi adaletten ve hakkaniyetten uzak düzenlemeler bulunmaktadır. Eğitim sisteminin pek çok bileşeninin karşı durmasına karşın yapılacak bu düzenlemeler belirtildiği gibi yeni sorun alanları, mağduriyetler, hak kayıpları ve kayırmacılığın kol gezdiği bir yandaşlık sistemine doğru evirileceği bugünden görülmektedir. Dolayısıyla bile bile yanlış yapmanın, sistemi kaotik bir maceraya sürüklemenin anlamı olmadığı gibi bundan toplum başta olmak üzere eğitim sistemi ve tüm bileşenleri zarar görecektir. Taslakta yer alan;
Stajyer öğretmenler için sınav getirilmesi meşru değildir.
Taslağın 5. maddesinde aday öğretmenlerin en az bir yıl fiilen çalışması, adaylık döneminde herhangi bir disiplin cezası almamış olması ve performans değerlendirmesine göre başarılı olmak şartlarını sağlamak kaydıyla, yapılacak yazılı ve/veya sözlü sınava girmeye hak kazanacağının belirtilmektedir. Sınavda başarılı olanların öğretmen olarak atanacağı öngörülmüştür. Sınavda başarılı olamayanların bir başka il veya ilçede görevlendirileceği, bu kişilere bir yıl içinde tekrar sınava girme hakkı tanınacağı ve sınava girmeye hak kazanamayanlar ile üst üste iki defa sınavda başarılı olamayanlar aday öğretmenlerin unvanlarını kaybederek memuriyetle ilişiklerin kesileceği ifade edilmektedir.
Mevcut işleyişin ne tür sıkıntılar doğurduğuna ilişkin bir değerlendirmenin yapılmadığı dikkate alındığında düzenlemenin keyfi olduğu görülmektedir. Sınavı merkez alan bir yapılanmanın zaten mevcut olduğu dikkate alındığında söz konusu uygulamanın anlamlı, derin bir bakış açısına yaslanmadığı da görülmektedir.
Eğitim yöneticilerinin valiler tarafından atanması kayırmacılığa davetiyedir
Bilindiği üzere daha önce 652 sayılı KHK ile yapılan değişiklikle, okul ve kurum müdürleri, yazılı ve/veya sözlü olarak yapılarak okul veya kurum müdürlüğü sınavında başarılı olmak kaydıyla, hizmet süreleri, "performans" ve "yeterlikleri" dikkate alınarak il milli eğitim müdürünün teklifi üzerine "vali tarafından" atanması öngörülmüştür.
Yeni taslakta Okul ve Kurum Müdürü, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcısı olarak görev yapan eğitim yöneticilerinin görev süresi dört yıl ve daha fazla olanların görevi, 2013-2014 eğitim öğretim yılının bitimi itibariyle başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erdirilmektedir. Benzer 81 ilin milli eğitim müdürlerinin görevleri ‘kanun yürürlüğe girdiği tarihte` sona erecektir denilmektedir. Okul müdürü ve müdür yardımcısı atama yetkisinin doğrudan valiliklere bağlanması özü itibariyle MEB teşkilatında kapsamlı bir kayırmacılığın başlaması anlamına gelmektedir. Türkiye'nin en büyük teşkilatının bu kadar müdahaleye açılması başlı başına sıkıntılıdır. Valiler kendi sorumluluk alanlarında acaba hangi kurumun yöneticilerini atamaktadırlar ki bunu MEB'de yapacaklardır ve hangi kriterlere göre yapacaklardır.
Dershanelerde çalışan öğretmenlerin sözlü sınav ile öğretmenliğe alınması yeni sıkıntılar doğuracaktır.
Dershanelerin kapatılmasına dönük girişilen ısrarlı çabanın pedagojik bir temelinin olmadığı bilinmektedir. Siyasal bir takım mülahazalarla devasa boyuta ulaşmış Dershane sektörünü fiili olarak kapatmanın imkanının olmadığı dikkate alındığında yeni dönüşüm hamlesinin pek çok sorunla beraber sistemi iyice kilitleyeceği görülmektedir. Diğer taraftan bu sektörde belirli süredir çalışan öğretmenlerin kamuya sözlü sınav üzerinden alınması başlı başına kamuoyu vicdanını yaralayacak niteliktedir. Yüz binlerce öğretmenin kadroya geçmek için sınav bariyeri önünde bekletildiği bir yapı içerisinde yapılacak düzenleme ile sözlü sınav üzerinden dershane öğretmenlerini kamuya almak hem eşitlik ilkesine hem de ahlak ve hakkaniyete uygun değildir.
Talim Terbiye Kurulu'nun dönüştürülmesi, Dershanelerin okullara dönüştürülmesi, Denetim birimlerinin tek merkezde toplanması, Özür grubu atamalarının yılda iki kez yapılacak olması, Yükseköğretim ve Yurtdışı Eğitim Genel Müdürlüğü ile Ölçme Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü‘nün kurulacak olması gibi pek çok düzenlemenin yer aldığı bu torba yasası kötülerin arasına yerleştirilmiş bir kaç iyi düzenleme ile meşrulaştırılmaya çalışılmıştır.
Milli Eğitim Sistemimizin yapısal sorun alanları olan Zorunlu Eğitim, Tevhid-i Tedrisat Yasası, Anadilde Eğitim, Zorunlu Din Eğitimi gibi konuların hiç konuşulmadığı MEB'de sistemin zaten aksayan akışını bozacak yeni düzenlemelere girişmenin kabul edilmesi mümkün değildir. "Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" eğitim sisteminin, çalışanlarının ve toplumun ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak hak ve adalet ölçülerini çiğneyen bir yapıdadır. Eğitimdeki mevki ve makamları siyasi iktidarların müdahale alanlarına çevirerek sistemin iç işleyişini ve barışını bozacak bu düzenlemelerden vazgeçilmesi akıl ve sağduyunun icabıdır.
Abdulbaki DEGER
Özgür Eğitim-Sen Genel Sekreteri
Konular
- Görevde yükselmelerde mülakatın etkisi azaltılmalı!
- Yer değişikliği talebi reddedilen engelli memura iyi haber
- Atamaları geciken doktorlarla ilgili son durum
- Bilirkişilere ödenecek ücretler belli oldu
- Disiplin soruşturması kapsamında gönderilen savunma davetiyesi neleri içermeli?
- Hangi kurumlar kapatılacak?
- Zeytinlik alanda endüstriyel atık depolama tesisi kurulabilir mi?
- Başkasının yerine sınava girmek dolandırıcılık sayılıyor mu?
- Seçimde görev alacakların ücretleri belli oldu!
- Sözleşmeli personelin yıllık izni gelecek yıla aktarılır mı?
- İçişleri GY ve unvan değişikliği giriş belgeleri yayımladı
- Vekil adayları sabıka kayıtlarını e-Devlet üzerinden alabiliyor mu?
- Devlette de CEO dönemi başlıyor
- Belediye şirketleri özel güvenlik hizmetlerini nasıl sunacak?
- Duruşmaya katılmayanın temyiz hakkı olur mu?
- Duruşmaya katılmayanın temyiz hakkı olur mu?
- Yaz saati uygulaması başladı mı? Saatler ileri alınacak mı?
- Sendika üyeliğinden ayrılan toplu sözleşme ikramiyesini geri öder mi?
- Belediye şirketlerine yeni personel alımı nasıl olacak?
- Kaymakamlara diksiyon ve güzel konuşma eğitimi
- İstifa sonrası dönüşlerde kurumların takdir hakkı var mıdır?
- Sözleşmeli personelin çalışma ile ücret sınırları belirlendi
- Maaşına her haciz gelene disiplin cezası verilir mi?
- Memurlara bayram ikramiyesi verilecek mi?
- Öğretmenler sözleşmeli olarak atanacak
- Yurt dışında görevli kamu personelinin izinleri durduruldu
- Kamuda devrim niteliğinde değişiklikler
- Biyologların ek özel hizmet tazminatına dair görüş
- Yerleşim yeri değişikliği için son tarih ne zaman?
- Seçmen sorgulama mobil uygulama indir